Aliye, bir akşam vakti evin arkasındaki ardiyelerinde saklanan hasta bir kaçak göçmenle karşılaşır. Cabir’dir bu... Onu ihbar etmek ister, fakat yapamaz. Bölge insanı çevrelerinde göçmenleri görmeye alışkın olduğundan ne tür sıkıntılar yaşadıklarını bilmektedirler. Aliye, iyileşmesi için Cabir’e yardım elini uzatır. Birbirlerinin dilinden hiç anlamayan bu iki yalnız ve mutsuz insan, zamanla birbirlerine sığınmaya başlarlar. Bir süre sonra Cabir, evde gördüğü bir fotoğraftan öldürdüğü kurbağacının, Aliye’nin kocası olduğunu zanneder. Adam öldürmekten zaten vicdan azabı çeken Cabir’in sıkıntısı daha da artar. Üstelik kurbağacının hayaleti görünür olmuştur. Olur olmaz zamanlarda Cabir’in karşısına çıkmakta ve kimi zaman onu boğup öldürmeye çalışmaktadır...
Artık delirme noktasına gelen Cabir’in tüm olanların kurtulmak için tek bir şansı vardır: Yine kaçmak... Fakat hayatına bir yerden giren Aliye’yi de bırakıp gitmesi zordur.